Bölüm 3: Hogwarts'ta Biri Mi Var?
"Mmmmm. Çok lezzetli."
Albus, Hugo, Rose ve Lily turnuvadan 1 ay kadar önce Hogsmeade'de Balyumruk çikolatası yiyordu.
"Bunları nasıl yapıyorlar acaba?"
"Tabii ki sihirle."
"Çok komik Hugo. Haklısın Albus bunlar gerçekten çok güzel."
"Hey Albus, bu turnuvayı ne zaman başlayacak? Sabredemiyorum artık."
"Ne demek istiyorsun Lily?"
Lily kıpkırmızı kesildi.
"Sakın bana adını yazdığını söyleme."
Tabii ya. Nasıl da görmemişti kardeşinin ismini orada. Belki de görmüştü ama James'in şaşkınlığından unutmuştu.
"Ne var? Onun da tunuvaya katılma hakkı var" dedi Rose.
"Evet ama hiç büyü bilmiyor ki." diye yanıt verdi Albus.
"Hayır biliyorum" dedi Lily.
"Say o zaman"
"Sersemletme, Silahsız bırakma bide, eee şey..."
"Yaa."
Hugo birden parladı.
"O zaman hepimiz bir yerde bu turnuvaya çalışmalıyız."
Onlar düşünüp tartışırken birden yanlarında bir hışırtı duyuldu. Dönüp baktılar, ama kimse yoktu. Hepsi boşverip konuşmaya geri döndüler.
"İyi ama nerede?" diye sordu Albus.
"Ortak salon olmaz" dedi Lily.
"Kuleleri de unutun." dedi Rose
"Peki Bağıran Baraka?"
Hepsi ona bakınca Hugo bu fikrinden vazgeçti.
"Hey Lily! O cebindeki de ne?" diye bağırdı Hugo.
"Ne ne?"
Lily cebine elini attı ve şaşkınlık içinde bir kağıt parçası çıkardı. Rose kağıdı kaptığı gibi açıp okumaya başladı.
"O zaman İhtiyaç Odası'nı deneyin"
"Orası da neresi?" diye sordu Hugo.
"Babam ve Annem bana bir ara bahsetmişti." dedi Albus.
"Benimkiler de" diye yanıtladı onu Rose.
"Öff, bize de söyleyecek misiniz?" diye sinirlendi Lily.
"Tamam tamam. Şimdi bakın, hepimizin anne-babası daha öğrenciyken - galiba bizden iki yaş küçüklerdi - okula-"
"Bir yaş." diye düzeltti onu Rose.
"Doğru bir. Neyse, Hogwarts'a bir müfettiş atanmış. Ve bu müfettiş daha sonra müdürlüğe terfi etmiş."
"Peki nasıl olmuş?" diye sordu Hugo.
"Şöyle ki o zamanların en karanlık büyücüsü Lord Voldemort'un öldüğü sanılıyormuş. Ama babam onun döndüğüne şahit olmuş. O sıradaki müdür Albus Dumbledore'da öyle."
"O ismi duydum" dedi Lily. "Babam senin ismini ondan esinlenip koymuş."
"Belki de öyledir. Nerede kalmıştım? Hah. Sonra babamla Dumbledore o büyücünün döndüğünü söylemişler. Sihir bakanı da onlara inanmamış."
Rose yine "Yada inanmak istememiş." diye kesti.
"Burada hikayeyi kim anlatıyor Rose?"
"İyi iyi, devam et."
"Sonra o müfettişi okula Karanlık Sanatlara Karşı Savunma profesörü olarak göndermiş. Bu kadın öyle iğrenç bir öğretmenmiş ki savunma amaçlı büyü yapmaya bile izin vermiyormuş."
"Olamaz" dedi Lily.
"Yaa. hatta babam yine o karanlık büyücünün döndüğünü söyleyince ona okul tarihinin en sert cezalarından birini vermiş."
"Peki ceza neymiş?" diye sordu Hugo.
"Bir parşomene 'Yalan söylememeliyim' yazdırmış. Ama bu parşömene yazdıkları oradan silinip elinde aynı şekilde bir kesik açıyormuş."
Lily soluğunu tuttu.
"Öyle ki bugün ben hala Harry eniştenin elinde o izleri görebiliyorum." dedi Rose acı acı.
Albus devam etti. "Evet o pis kadın gerçekten korkunç işler yapmış. Sonra Hermione halanın aklına bir fikir gelmiş. Onları babam eğitecekmiş. Ama bir eğitim yeri bulamamışlar. Sonra Bitkibilim profesörü Profesör Longbottom - biliyorsunuz ebeveynlerimizle çok yakınlar - Bir koridordan geçerken yanında bu oda belirmiş. Annemin dediğine göre, bu odanın kapısı, sadece karşısına geçip neye ihtiyacın olduğunu düşünürsen ortaya çıkıyormuş." diyerek anlatımını bitirdi Albus.
Bir süre sonra Rose dedi ki: "İşin kötü kısmı bu odayı nasıl bulacağımızı bilmememiz. Anneme yada babama hiç sormadım."
"Ben de." dedi Albus.
Ama o sırada Lily birden doğruldu.
"Duyuyor musunuz?"
Albus sadece homurtuyla fısıltı arası bir ses duydu.
"Evet tamam. Bu sesi nasıl yapıyorsun?" diye sordu Hugo.
"Ne sesi?"
"Tıslama sesi."
"Ne?" Lily gerçekten şaşırmış görünüyordu. "Ben beni çağıran sesten bahsediyorum." dedi.
"Seni çağıran bir ses falan yok ortada Lily." dedi Albus.
"Nasıl yani?" diye sordu Lily. Niye duymuyorlardı ki? Evet bu seste biraz fısıltı vardı ama resmen onu çağırıyordu. Daha fazla duramayıp: "Geliyorsanız gelin dedi ve bir sesi takip edercesine sağa sola bakınarak ama düz bir hatta yürüyerek yavaşça kapıya yöneldi. Birkaç adım kala kapı kendiliğinden açıldı ve 4'ü birden dışarı çıktılar. Ancak Albus birşey fark etti. Lily'nin gittiği yönde bir anlığına bir ayak izi oluşuyor, sonra birden siliniyordu. Sanki bu izi yapan durumu fark etmiş gibi izler artık çok daha kısa bir süreliğine görünüyordu.
"Hey, nereye?"
Arkalarını dönüp baktılar. James peşlerinden yürüyüp yanlarına gelmişti.
"Neden çevrene bakınıyorsun Lily? Bir şey mi oldu?" Asasını çekti. "Birinden mi korkuyorsun?
"Ha? Hayır hayır. Sadece diğerlerinin duyamadığı bir sesi takip ediyoruz."
James anlamamış gibi göründü ama Lily birden hopladı.
"Şimdi ne oldu?" diye sordu Rose.
"Sinirleniyor. Gideceksek çabuk olacakmışız."
"Burada neler olu-"
"Hey James. Susacak mısın Lily'i mi izleyeceksin?" dedi Albus giden Lily'i göstererek. Onun peşinden giderlerken Albus James'e olanları anlattı.
"...sonra sen geldin."
"Çok ilginç. Belki bizi İhtiyaç Odası'na götürüyordur."
"Olabilir."
Ve bu kanı doğrulanmaya yaklaşıyordu. Çünkü Lily sonunda şatoya girmişti.